Dün bişeyler yazmış,devam etmek istemiş ama bir takım nedenlerden dolayı devam ettirememiştim ve dünkü yazımda ertesi gün kaldığım yerden devam edeceğimi söylemiştim işte devam ediyorum. :) Hani derler yaa insan evde oturarak birşeyler öğrenemez dışarı çıkmalı,insanları tanımalı, hayatı öğrenmeli...Sosyalleşme adına atılan adımların insanın hayatına katkısı büyüktür.Ben de maksat ingilizce öğrenmek diyerek gittiğim kursta gerçekten çok değişik karakterler tanıma fırsatı buldum ve kafamda insanları değerlendirmeye başladım.Bazı şeyleri de sorgulamaya...Kendi doğrularımı, kendi yaşam biçimimi ya da kurallarımı hatırlamaya başladım.Dünya da milyarlarca insan var ve herkesin yapısı farklı.Tabi herkesin kendi doğruları ve yaşam tarzı var.Bundan dolayı kimseyi yargılayamayız.Ama insan davranışlarıyla toplumun tepkisini çekiyorsa bu kişinin toplumda ki yeri de farklı değerlendiriliyor.Hazır kurstan bahsetmişken geçen haftalarda dersimize konuk olan bir arkadaştan bahsetmek istiyorum.Resmen bana göre kendini aşmış,saçma sapan bir cesaret anlayışı belirlemiş, hayatını kendine göre doğru ama dışardan bakan gözlere göre yanlış bir şekilde yönetmeye çalışan bir bayan.Ama özellikle küçük yaşına rağmen önce yurtdışına gitmiş,orda hayatını rahatlıkla idare ettirebilmek için bir sürü işte çalışmış biri.Hee şimdi diyeceksiniz ne var bunda ne güzel işte böyle olmak gerekir.Ama herşey bu kadar basit değil tamamını anlatıp boşuna sayfa doldurmak yerine tasvip etmediğim özelliklerinden dolayı onu yargıladığımı bildirmek isterim.Kendisi Türkiye'ye kaçak yollardan gelen ve sokakta bulduğu insanları tek başına yaşadığı eve alan, onların dilini bile konuşamazken onları günlerce evinde barındıran sonra onların ekibine dahil olup onlarla başka ülkelere kaçmak! isteyen,onlarla gidemeyince bütün eşyalarını denize fırlatıp yolunda karşısına çıkan ilk eve girip bu akşam burda kalabilir miyim ? deyip sabahı eden,sonra tek başına hiç bilmediği şehirlere giden,ordan sıkılıp tekrar İstanbul'a dönüp bir barda çalışmaya başlayan biri başkalarına normal gelse de benim yaşam kaliteme aykırı bir insan.Ailelerin belli yaştan sonra çocuklarına karışmamaları gerektiğini savunan ve kendi ailemde de bunu gören biriyim.Ailem bana hiçbir zaman karışmamış kaçta gelip gideceğime hep ben karar vermişimdir.Ama bunca yolculuğa ve aynı ilde yaşamalarına rağmen bu kişinin ailesi tarafından sorgulanmaması bana ailenin serbest bırakması değil de çocuklarını pek umursamamalarını düşündürdü.İnsanlar önceden de dediğim gibi çeşit çeşit.Herkesin davranışları farklı ama bu konuya neden takıldığımı açıkça bende anlamadım belki de haline üzülmüşümdür.Geçen gün Edirne'den gelen arkadaşımla beraber Taksim'de gezerken de karşımıza enteresan biri çıktı.Kendisi yabancı bir bey.Kendisi usulca yanımıza sokulup Do you speak ENGLISH? dedi.Biz olumlu cevabı verirken kendisinin elinde tuttuğu kağıt dikkatimi çekti.İçimden sanırım adres soracak dedim ama kendisi bizim cevabı duyar duymaz elindeki kağıdı arkadaşa verip aynı hızda uzaklaşmaya başladı.Arkadaşımla beraber bir süre birbirimize bakıp elimizde tuttuğumuz kağıdı inceleme vakti geldiğini anladık.Hemen baktığımızda bir yılbaşı partisi ilanını gördük.Parti Taksim'de ki kilise de yapılıyordu ve asıl ilginç olan o ingilizce biliyor musunuz sorusundan sonra kendisinin hiç ingilizce konuşmaması ve bize verdiği kağıdın da tamamen Türkçe olması.Sonra bunun ne anlama geldiğini tam anlayamamışken kendi fikirlerimizi ortaya koymaya başladık.Ama bu karşılaştığımız insanların ne kadar ilginç oldukları gerçeğini asla değiştirmeyecek galiba........ :D
4 yorum:
ahaha su partiyi tvde görmüştün onu anlatıcaktın bana meraktayım hala=)
işte yazıda da anlattığım gibi oldu.geçen gün de tv de o kilisede ki partiyi gösterdi.bir sürü insan toplanmış kutlama ayin filan yapacaklarmış...:)
allah korumus ahahah=)
walla ya allah korudu gidiyorduk papazların ardından az daha kalsın :D
Yorum Gönder