31 Mart 2009 Salı

Şehr-i Hüzün...

Ohh bee dostlar bugün içimde bir kelebek var.Uçup uçup konmak istiyorum.Hava çok güzel ve sıcacık. Üstelik en sevdiğim grup maNga nın 4 yıldan sonra yeni albümünü gördüm.İlk şarkılarını dinledim.Tarzlar aynı ama açıkçası çok özlemişim....Hayırlı uğurlu olsun..Fotoğrafları da superdi.Çok avrupai olmuş bu sefer..Yamyamın gözlüklerini atması da gözümüzden kaçmadı.En gıcır şarkıların devamını ve kliplerini en yakın zamanda bekliyoruz....

30 Mart 2009 Pazartesi

Yaşama Çabası...

Son yazdığım kaza haberinden sonra birçok gelişme yaşanmasına rağmen kendimi yazacak potansiyelde bulamadım.Üstüne rutin olarak birkaç yıl arayla kendini gösteren 20lik diş ağrısı yine gelip kapımı çaldı.Birkaç gün acı içinde kıvranırken bu acıyla gözümden gelen yaşlara dayanamayan ailem dişçimle konuşup acil yardım istediler.Dişçim de sağ olsun gereken ilaçları söyledi.O ilaçlar sayesinde bugün kendimdeyim.Ama içtiğim antibiyotik tarzı ilaçlar nedeniyle yaklaşık bir haftadır kendimi hiç iyi hissetmiyorum..üzerimde bir ağırlık var.Bütün gün yattığım yerden tv izliyorum.Malum haberleri biliyoruz.Kaza herkesi üzdü.Önceki yazımda da dillendirdiğim gibi acizlik 6 kişinin ölümüne neden oldu.17 kişilik köylü ekibinin onca teknolojiye karşın enkaza ulaşması olağanüstü bir haberdi.Üstelik bu müthiş performansa karşı onlar da donma tehlikesi atlatıyor.Herbiri tek tek kanalları arayıp enkaza ulaştık ama biz donuyoruz yardım edin diye bağırıyorlardı.Bir kanalın spikeri de efendim lütfen telefonunuzu kapatmayın diyordu.Şarjınız yeterli mi? Karşıdan gelen cevap şöyle şarjımız da azalıyorr..Spiker ne dese beğenirsiniz....AA tamam yeterli yani :D Hani derler ya ağlanacak halimize gülüyoruz.Zaten 6 kişiyi kaybetmişiz şimdi de onları bulan 17 kişilik kadroyu gözden çıkartmaya çalışıyoruz.3 günün ardından 4 kişinin cesedine ulaşıldı.2kişi hala kayıptı..ümitler son ana kadar sürdü...BBP genel başkanı Muhsin Yazıcıoğluna ulaşılınca geriye sadece tüm ülkeye uçağın düştüğünü haber veren İHA muhabiri kalmıştı.Uçak düştüğü anda tek yaşayan ve düştüklerini anlatan İsmail Güneş'in bulunamaması kesin o hayattadır düşüncelerini doğurdu.Umutlar arttı kesin kurtuldu dendi.Çünkü ilk aradığında uçağın içinde olduğunu söyliyordu ve uçakta bulunamamıştı.Belki mağaralardan birine sığınmıştı.Ama bu sabah onun da acı haberi ulaştı merkezlere.Enkazın 500 metre doğusunda bulunmuştu.Bir kaya oyuğunda karla kaplanmış bir halde bulundu maalesef.Kendisi bacağının kırıldığını söylemişti eğer öyle olmasaydı kurtulabilirdi ama olmadı.O herşeye rağmen kendini kurtarmaya çalıştı.Ordan kurtulmak için kırık bacağıyla çaba gösteren Güneş bir koltuğu çıkarıp üstüne çıkıp koltuğu kızak gibi kullanmış ve kendini aşağıya doğru bırakmış.Keşke o kırık olmasaydı kendisi kesin kurtulurdu.Bence o kötü atmosferde bunu düşünmesi bile büyük bir başarı.Ama bu uğraşı 500 m gittikten sonra bir kayanın yanında sonlanmış.O tipi de üstünü karlarla kaplayarak ölmesine neden olmuş.Bile bile ölüm ne acı demiştim yaa cidden öyle.Kendilerine allahtan rahmet yakınlarına baş sağlığı diliyoruz...Bu arada seçimlere de kan bulaştı.7 kişinin öldüğü söylendi.Eğer doğruysa çok yazık.Hep bir sahtekarlık var mı diye sandıklarının başında duran partililer arasında da kavgalar çıktı.Hiçbir güvensizliğin hakim olmadığı, tarafsız,bağımsız nice seçimlere....

26 Mart 2009 Perşembe

Bile bile ölüm..

Ölüm ne kadar soğuk geliyor insana değil mi! Hele göz göre göre oluyorsa daha feci birşey olsa gerek.Her ne kadar hayatın gerçeği de desek kabullenmek zor.Dünden beri düşen helikopterle ilgili haberleri takip ediyorum.Şu an saatler itibariyle olayın üstünden 23 saat geçti ve hala bölgeye ulaşılamadı.Üstelik içlerinden biri bir gazeteci 112 yi arayıp helikopterin düştüğünü ve kendisinin de yaralı olarak kurtulduğunu belirttiği halde.Hani teknolojiden bahsediyoruz.Çok ilerleme kaydedildi diyoruz.Ne yazık ki o teknoloji çağının cep telefonları bile onların kurtarılmasına yardımcı olamıyor.Dün akşamdan beri telefonlardan gelen sinyallerin takip edildiği söyleniyor ama bir türlü sonuç yok.Acaba başka bir ülkede bu gerçekleşseydi olay yerine ne kadar sürede ulaşılırdı.Üstelik bir kişi arayıp sürekli telefonda konuşturulup yer gösterseydi.Hükümet yetkilileri tek tek ekranlara çıkıp bütün olanaklarımızı seferber ettik deseler bile hiçbir sonuç yok.Sonra o gazetecinin 112 ile son görüşmesini dinliyorum.Karşıdaki bayan sakin ol diyor.Ne kadar sakin olunabilirse biz seni bulacağız.O da cevap veriyor acil servisteki bayana "Daha ne kadar sürecek bizi bulmanız..bulamadınız mı? Üşüyorum ..donucağız.." Bu kaydı dinlerken iliklerim dondu.Ne kötü bir durum.Bayan bacağının kırıldığını söyleyen gazeteciye ilkyardım yaptırmaya çalışıyor.Kravatın varsa onu bacağına bağla ya da etrafında bir ip varsa....Ama yok ki etrafımda hiç bişey yok diyor galiba diğerleri de öldü..."
Bu onun son konuşması...Bu gidişle hayatının da son konuşması olacak.Ne acı, ne kötü bile bile lades demek.Kimseye imdat çığlıklarını duyuramamak.Yetkililerimiz bu kadar mı hakim olaya.Yazık walla..bir de dağda çığ altında kalan ve cep telefonuyla heber vermeye çalışan genç için eğer jandarmayı arasaydı 6 dakikada yerini bulurduk demişlerdi.Hadi bakalım kaç 6 dakika geçti üstünden hatta kaç 6 saat.....

17 Mart 2009 Salı

Negatif Limanlardan Pozitif Sulara...

Dünkü olumsuz havadan sonra dün verimsiz bir gün geçirdim.Ta ki televizyondaki NLP uzmanlarıyla karşılaşana kadar..Nasıl bir tesadüfse her açtığım kanalda pozitif düşünme,konsantrasyon,motivasyon ile ilgili programlar vardı.Hepsini tek tek izledim.Gerçi zamanında bu kitaplardan çok okumuşluğum vardır ama etkisi kısa bir süre sonra kuş olup uçmuştur. Neyse bir tanesi çok ilginçti adını hatırlamamakla birlikte hem oyuncu hem yazar olduğunu düşündüğüm bir beyefendi bu konuyla ilgili bi rkitap yazmışlar.Ama rahatı yerinde olanların sorunlu insanlara verecekleri tesellinin çok inandırıcı olamayacağını düşünüp bir maceraya atmış kendini ve sanıyorum ki bir hafta boyunca parasız pulsuz...telefonsuz...bir parkta yaşamaya başlamış.Kendisi için olabilecek en kötü durumu yaratmaya çalışmış.Ondan sonra tecrübelerini kitaba dökmüş bunları gerçekten yaşayan biri olarak.Yazar insnaların her zaman gülecek birşeyler bulmasını tavsiye ediyor.Çok saçma birşey bile olsa gülün diyor ve ne olursa olsun buunduğunuz duruma şükredin ve en ufak şeylere bile teşekkür edin.Bazen çok küçük şeyler bile insanın hayatını değiştirebilir.Haklı da bazen aslında çok önemsiz ufacık şeyleri büyütüp büyütüp kendimize sorun yaratıyoruz.Hani derler ya dertsiz başıma dert diye...Bir uygulayalım bakalım birşey kaybetmeyiz ya belki de çok şey kazanırız....

16 Mart 2009 Pazartesi

umutsuz ve mutsuzdu şimdi bir de şanssız...

Kimi insanlar vardır herşey ayaklarına gelir kimisi ise uğraşır didinir ama bir türlü olmaz aynı benim gibi...Bu umutsuzluklarla yaşamaktam bıktım artık.Etrafımda onca şanslı insan varken bu halimden nefret ediyorum.Bu kadar mı hatalıyım ben..bu kadar mı kötüyüm...bu kadar bu tahlisiz olur insan...Hiç bir umut yok mu acaba..hiç düzelme şansı...Ne yapsam bu kör talihim düzelir.İşler hep sarpa sarıyor...tam düzeldi derken yeniden bozuluyor..Offf off ..ama bunların yanında güzel şeyler de oluyor daha doğrusu yüzümü güldüren olaylar...Ama geneli olumsuz olunca insanın yaşam sevinci azalıyor.Napalım bende böyle niteliklerle yaratılmışım bence insan kendi şansıyla doğar sonradan şanslı olmaz.Ben de bu olmadığıma göre şanslı insanlara imrenerek yaşamaya devam edeceğim... :(

15 Mart 2009 Pazar

Nanoteknoloji uzmanı...

Kendimi bazen nanoteknoloji uzmanı gibi hissediyorum dostlar.Oysa ki hiç alakam yok.Zaten onun için uğraşıyorum ve senelerimi veriyorum.Tabi bu harcanan yıllar benim baştan ileri görüşlü olamamam ve kafamı iyi kullanamamamdan kaynaklanıyor.Dün gece yattığım yerden bunu düşündüm bunu daha ne kadar devam ettirebilirim.Davamda haklı bir şekilde ilerlemeli miyim yoksa bırakıp gitmeli miyim?Üniversite hayatımın son günlerinde tanıdığım nanoteknoloji beni ya iyi bir yere taşıyacak ya da yok edip bir köşeye fırlatacak...Bu durum beni zaman zaman üzüyor ki umarım ilk seçenekte düşündüğüm gibi olur.Gerçi bunun için de her zamankinden daha fazla çalışmam gerekecek.Nanoteknoloji benim onunla ilk karşılaştığım zaman kimsenin daha önce karşılaşmadığı bir olguydu.Hatta itiraf etmeliyim ki ben bile tam anlamıyla bilmiyordum.Durum böyle olunca bu olguyla ilk uğraşan ben oldum.Herkes nanoteknoloji konusu açıldığında hep beni işaret etti.Nanoteknoloji konferanslarına,kongrelerine ben katıldım.Bitirme ödevini ben yaptım..değişik hocalarla ben tanıştım..Bunu kendimi övmek adına söylemiyorum kimse yanlış anlamasın.Ama Bilkent Üniversitesinden gel bizimle çalış mailleri geldiğinde hocalarımdan bile "bize neden böyle mailler gelmiyor?" sözleriyle karşılaştım.Bazı arkadaşlar Elif hemen aç televizyonu şu kanalda nanoyla ilgili bir program var,şurda bir makale var dedi.Bu benim hep hoşuma gitti.Herkes benimle bu olguyu paylaştı beni bu olguyla bu bilim dalıyla bütünleştirdi.Şimdi bir arkadaşım yine benden bu konuyla ilgili yardım istiyor ki elimden geldiğince de yardım etmeye çalışacağım.Eskişehir'de ki öğrencilere bile ödevimi gönderdim.Yine üniversite zamanında fen lisesinden gelen öğrencilere nanoteknoloji anlatmam için hocalarım beni aradı.Bu bana büyük bir onur ve gurur verdi her zaman.Ama ben bununla ilgilenmeye başladığımda kimsenin haberi yokken bakıyorum şu an hep televizyonlarda bununla ilgili haberler,reklamlar görüyorum.Bu beni zaman zaman üzüyor.Ben başlarken kimsenin haberi yokken şu an ben hala başlayamadım ve herkes tarafından kullanılmaya başlandı diyorum.22 martta sınavım var.Umarım bu sınav son olur da bir an önce hedeflerime yönelebilirim.Nanoteknoloji yolunda ilerler ve iyi derecede uzmanı olabilirim....

13 Mart 2009 Cuma

OHH SONUNDA :)

13 Mart cuma günü etiketli bir İstanbul sabahından sizlere yazıyorum dostlar.Dışarda yine karamaya başlayan bir hava var.Dün bütün gün yağan sağnaktan sonra biraz mola veren hava sanırım tekrar yağmura başlayacak.Evet açıklıyorum dostlar... son dakika haberi... Şu saat itibariyle barajlarımızdaki doluluk oranı %86.58'e ulaşmış bulunmaktadır.Bu yağmurlar devam ederse ki şekil itibariyle devam etcek gibi bu yıl inşallah su sıkıntısı çekmeyeceğiz.Tabi buna güvenip eski müsrifliklere de geri dönmemek lazım.Bu işin sağı solu belli olmaz.Uzmanlar bu yıl yine çok sıcak günler yaşayacağımızı belirtiyor.Susuzluk bir gün gelecek gibi ama bunu ne kadar geciktirirsek o kadar iyi.Çünkü bu bir felaket olur eğer gerçekleşirse.Neyse bu kadar karamsar olmayalım gelelim başlığımın konusuna ohh sonunda...Sonunda super loto haftalardır devreden ikramiyeyi biri Bursa biri İstanbul'da olmak üzere iki kişiye paylaştırdı.Herkes derin bir nefes aldı... rahatladı.Neydi kardeşim haftalarca bayililerin önünde oluşan kuyruklar..Herkes kendine çıkma umuduyla koştu.Bu krizde kurtulma yoluydu o çıkacak olan tarihi ikramiye.Umarız gerçekten ihtiyacı olan birine çıkmıştır.Gerçi bu zamanda ihtiyacı olmayan kaç kişi kalmıştır o da muamma.Neyse olan oldu kazananlar güle güle harcasın çar cabuk harcayıp paralar suyunu çekmesin.Aileler dağılmasın,amaçlar sapmasın..İhtiyaçlar karşılansın herkes mutlu olsun.Ne diyelim borçla loto oynayan ve kazanamayanlar da umutlarını kaybetmesin..Bir daha ki sefere.Bize çıkmaz biz şanssızız diyenlere de bir çift lafım var.ÇIKMAZ DEMEYİN ŞANSINIZI DENEYİN....... mutlu günler dostlar..... :)

10 Mart 2009 Salı

Darwin-miş-miş!

Ülkemizin son zamanlarda halini içler acısı buluyorum.Atatürk'ün ülkemizi çağdaş medeniyetler seviyesine çıkarmak amacı git gide farklı yönlere doğru sapıyor sanki.Çağdaşlaşmak yerine baskıcı bir rejime doğru gidiyoruz.Karikatürlerinden dolayı rahatsız olan insanlar,medyayı kapayın çenenizi demekle tehdit edenler,laiklikte neymiş,hilafet geri gelsin diyenler..duyduk duymadık demeyin bu ülkeyi bu hale getirmeye hakkınız yok.Bugün Tübitakla ilgili bir haber okudum ve bu benim düşüncelerimin ne kadar doğru olduğunu bir kere daha gösterdi. UNESCO 2009 yılını Darwin'in 200.ölüm yılı nedeniyle "Darwin Yılı" ilan ediyor.Bundan dolayı Tübitak bı sayının kapağını ve içeriğini Darwin ile ilgili yazılara ayırıyor.Yayınlanacağı sırada Tübitak başkan yardımcısı geliyor ve derginin yayın yönetmenini görevden alıyor,derginin kapağı ve içerik değiştiriliyor.Be mübarekler bir karışmadığınız bilim kalmıştı şimdi ona da mı el attınız.Yazık vallahi yazık.Tek bir kelime bulamıyorum.Ülke cidden kör noktaya doğru sürükleniyor.Yakında içimize kadar girip başka şeylere de karışmaya kalkmasınlar da...

8 Mart 2009 Pazar

Kadınlar Günü

Kadınlar günümüz kutlu... mutlu.. olsun.Kadınların durumları malum.Tabi istisnalar kaideyi bozmaz.Bazı istisna kadınları görüp ay bu nasıl kadın dediğimiz de oluyor.Ben diğer kesimi savunuyorum..Ezilmiş demek istemiyorum da her istediğini yapamayan,kısıtlanan,şiddete maruz kalan kadınlarımız.Dün sürekli takip ettiğim bir dizide böyle bir durumla karşılaştım.Çok genç yaşında evlenmiş bir genç kız.Tabi bunun da nedenleri var.Düzenli bir aileye sahip olamama,arkadaşlar tarafından dışlanma bu gibi erken kaçışlara neden oluyor.Kişi ailesinde bulamadığı mutluluğunu başkasında aramaya başlıyor.Tam tanımadan kendisine gösterilen sevgiye kanıyor.Aynen dizide de olduğu gibi.Yanlış yapılan evlilik ne yazık ki o imza atıldıktan sonra gerçek yüzünü gösteriyor.Karşıda son derece hasta bir adam.Neredeyse erkek sinekten bile karısını kıskanan bir psikopat.O mahsun,o naif adam birden canavara dönüşüyor.Kendini kaybediyor ve başlıyor şiddet uygulamaya..Yumruklamalarla başlayan şiddet pantolonun kemerinin çıkmasıyla devam ediyor...Ne kadar acı bir olay bu ne kadar dizi senaryosu da olsa bunu hergün yaşayan kadınlarımız var.Sonuçta dediği laf ise;"bundan sonra benden başka kimsen yok.Bensiz sen bir hiçsin."Böyle böyle kadınlarımız susturuluyor,korkudan iyice pısırıklaştırılıyor.Bu dönemlerde ne yapmak lazım.Muhakkak bence birileriyle durum paylaşılmalı.Hiçbir zaman susup oturulmamalı.Kimsenin böyle bir vahşete hakkı yok.Bu hasta beyinlerin de tedavi görmesi lazım.Bazıları bunu örnek gösterip işte evlenmiyceksin anlaşamazsan ayrılcaksın diyor.O zaman da bizim kültürümüzde derin yarıklar açılıyor ve en önemlisi kadının talepleri ortadan kalkıyor.Evlilik kadını koruyan bir kurum, haklarını savunabileceği bir yapı..Ama böyle ilişkiler bu kuruma da darbe vuruyor.Sonuçta ailesinden mutlu bir ilişkiyi göremeyen insanlar kendi hayatlarında da bu hatalardan kurtulamıyor ne yazık ki..İlişkiler de çok dikkatli olmak gerekiyor.Bir hayatı sorunsuz yaşamak,paylaşmak için...Bu olayların son bulduğu günler dileyerek tekrar dünya kadınlar gününüzü kutluyorum.... :)

6 Mart 2009 Cuma

Projesiz Ülkem...

Bilim adamı olmak çok zor bir iştir.Hele ki bişey icat etmeye niyetliyseniz çabadan çok bazı yeteneklere de sahip olmanız gerekiyor.Aa ben bilim adamıyım hadi dur şunu bulayım diye birşey diyemezsiniz.Öncelikle biraz zeki olmalısınız..biraz da şanslı + diğer nitelikler...Dün akşam televizyonda bir program çok ilgimi çekti ve izlemeye koyuldum.Tabi ilerde inşallah ben de bu yola baş koyacağım için bu programlar beni cazip ediyor.Bir vatandaş mıknatısları kullanarak sonsuz bir elektrik enerjisi ürettiğini iddia ediyordu.Olur mu olmaz mı onu hiç tartışmayacağım.Ama asıl acı verici olay bunun doğru ya da yanlış ya da.. faydalı mı faydasız mı olduğunu bilemeyecek olmamız.Çünkü bu vatandaşın iddia ettiği şeyi kanıtlayacak imkanı yok.Ülkemizde zaten böyle şeylere önem verilmediğini biliyoruz ama bunu bir daha görmüş olduk.Sonra da neden gelişemiyoruz diye soruyoruz birbirimize.Vatandaşın gitmediği yer, çalınmadık kapı kalmamış.Ama hem enerji bakanlığı hem Tübitak bunu reddetmiş.Tübitak kişisel projelerin kabul edilmediğini ancak şirketlerin projelerinin değerlendirildiğini anlatmış.Tabi bizimkilerin tam tersine yurtdışından onlarca teklif gelmiş.Gel istediğin gibi çalış demişler.Ama kendisi zaten az sayıda çıkan projenin başka ülkeler tarafından kapılmasına karşı çıkmış.Program boyunca gelen maillere bakılırsa bu işin uzmanlarından %50 si hayatta böyle birşey olmayacağını vurguluyolar.Geçmişte de olmaz denen şeylerin günümüzde gerçekleştiğini görünce Neden olmasın? diye sorabiliriz kendimize.Ülkenin gelişimine olabilecek katkıları elimizin tersiyle itmek çok acı verici bir durum.Böyle giderse ülkemizin gelişmesini beklemek zaten imkansız.Ne diyelim.Bilime önem verildiği,insanların umutlarının kırılmadığı,projelerin desteklendiği yıllara.............

5 Mart 2009 Perşembe

ohh be en sonunda annem gelebildi.Evde ki bütün işlerden emekliye ayrılıyorum.Bugüne kadar yaptıklarım bile kendi maksimumu bile aşmıştı doğrusu...

4 Mart 2009 Çarşamba

Nil Kıyısında'......

sELAm DOSTLAR...Bugün bir kuru daha geride bırakmış oldum.Böyle bir rahatlama geldi.Sanki bu kur bitince bir daha ingilizceyle işim kalmayacak gibi ama nerdeee..Belki de herşery yavaş yavaş başlıyor.Şu an televizyonda geçen gün düşen uçağın kara kutusundan çıkan genel bilgiler yer alıyor.Bugün bu konuyla ilgili bir açıklama bir açıklama yapıldı ve bizim iddialarımızın aksine bir açıklama yapıldı.Bizim kuşku duyduğumuz iddialar sorulduğunda ise sorular cevapsız kaldı.Herşeyi yine Hollandalılar ilk başta açıkladıkları gibi açıklamalarına devam ettiler.Kokpite de gereken özenin gösterildiğini hala iddia ediyorlar.İddia ediyorlar diyorum çünkü bizim vatandaşlarımız ve ilk anda insanlara yardıma koşanlar pilotların yaşadıklarını ve acıyla yardım istediklerinde ısrarlılar.Bakalım ilerleyen zaman bize daha neler gösterecek.Bu konuyu burda kapatırken başka bir konuya geçmek istiyorum.Özgür kız Nil Karaibrahimgil...Gerçekten ona yakıştırılan lakap kendi ile son derece uyuşmakta.Kendisini çok sıcak,samimi ve cana yakın buluyorum.Gözleri ışıl ışıl parlıyor,yüzünde hep bir gülümseme,büyük bir yaşam sevinci...Bahar gibi kıpır kıpır...Son günlerde bir o kadar da heyecanlı.Nil Kıyısında isimli albümünü yayınladı.Aslında ilk başta adını"zula" koymak istediği albümünü sonradan Nil Kıyısında diye adlandırmaya karar vermiş.Bu ismin bu albüme çok yakıştığını söylüyor.Çünkü Nil'in hayatların ortasından geçen bir çizgi olduğunu söylüyor.Bir zamanlar Nil'in farklı yakalarında farklı kültürler,hayatlar yaşanıyormuş..Bunları birleştiren ise Nil aynı benim yaptığım gibi diyor.Şarkıların hepsini olmasa da bazılarını dinledim ve çok sevdim.Yine kıpır kıpır bir albüm.Neşeli kızımız Nil yurtdışında karşılaştığı bir arkadaşı sayesinde dünyaya bakışını da değiştirmiş.Sade bir hayat yaşamaya başlamış.Artık gereksiz birşey yapmıyorum diyen Nil bazı insanlar görüyorum sokaklarda kendi kendilerine gülüyorlar böyle insanlara bayılıyorum.Bende bazen böyle yapıyorum diyor.Ne güzel gerçekten de içinde yaşama sevinci olan insanların halleri bir başka oluyor.Keşke her insan öyle olsa..hep mutlu..hep umutlu...Bu arada duyduğuma göre Gülben Ergen hamileymiş.2005 Yılında evlenen şarkıcının 2007 yılında bir oğlu dünyaya gelmişti.2,5 aylık hamile olduğu iddia edilen Gülben Ergen de sanırım hamile olduğunu kabul etmiş.Ne diyelim hayırlı olsun..Yeni bir can..yeni bir umut...

3 Mart 2009 Salı

VANMINUT

Her gün bir sürü şey oluyor hem ülkemizde hem de dünyada..Başbakanımızın Davos zirvesi bütün dünyayı kasıp kavurmuştu.Bazı kesimler yapılan yanlış dese de ülkemizde ve dünyada çoğu insan bu olayın arkasında durmuş ve başbakanımıza destek vermişti.Bu yankılar değişik fikirlere de yol açmış gördüğüm kadarıyla.Bugün basında yer alan haberleri ilgimi çekti.Bu tarihi olayı bazıları ticarete dökmüş ve piyasaya VANMINUTE tshirtleri sunmuşlar.10 Lira fiyat biçilen bu tshirtleri özellikle Arap ülkeleri kapış kapış alıyormuş.Ne diyelim hayırlısı olsun..


Not:Bu arada bu tshirtlerden almak isteyenler olursa diye ben bununla ilgili sitenin linkini veriyorum.Bakıp inceleyebilirsiniz.


http://www.vanminut.com/

2 Mart 2009 Pazartesi

HABERTURK GAZETESİ

Sevgili dostlar gün boyu o kadar çok şey okuyorum ve izliyorum kii.Aslında buraya yazacak o kadar çok şeyim oluyor ki takii buraya yazmaya karar verene kadar.Bu siteye girerken sanki bütün aklımdakiler uçuyor.Sanırım bundan sonra yazmak istediklerimi bir yere not almam gerekecek.İlk başta şu Lost dizisinde oynayacağım diye neredeyse dünyayı bile kandırmış bir çocuk var.Kendisi 15 yaşında olmasına rağmen ortalığı asparagas haberlerle öyle bir karıştırdı ki.Herkes yakında Lost ta bir Türk oynayacak diye belki de o kadar gururlandı ki.Herkes bu kişinin kim olduğunu merak etti.Meşhur herkesi bulabilecekleri facebook a bakıldı.O isimli bir profil bulunuyordu üstelik bir de Lost afişi vardı profil resmi olarak.Onu bırakın kendisine ait bir websitesi bile bulunmaktaydı üstelik siteyi açtığınızda tamsayfa Lost afişinin arkasından anlamsız bir firmanın reklamı dönmekteydi.Zaten herkes için bunlar şüphe vericiydi.Sonra bir gazetenin bu olayı araştırmaya başlamasıyla olay çözüldü ve çocuğun herkesi kandırdığı ortaya çıktı.Ama bu küçük çocuk herkesi kandırmayı başardı.Facebook ta kendisini eklemesi için 900 kişinin beklediğini söylemiş.Çok enteresan insanlarız yahuu :) Bu arada 1 martta doğan bir bebek var.Yeni nefes, yeni ses...Habertürk gazetesi..Benim gazete kağıtlarına karşı bir tikim var.Hele bazı gazete kağıtları çok kalitesiz oluyor.Onlara dokunmakta bir hayli zorlanıyorum.Tüylerim diken diken oluyor...OLUYOR-DU.Taki Habertürk gazetesi çıkana kadar.Kuşe kağıda baskılı bir gazete ana sayfası,yaklaşık 100 sayfayı bulan çeşitli ekleri,rengarenk...herşeyi ile müthiş birşey olmuş.İnanın 2 gündür alıyorum ve tamamını okumak bayağı zamanımı alıyor.Oku oku bitmiyor yahu :) Yapımda ve yayında emeği geçenlere teşekkür ediyoruz.Başarılarının devamını diliyorum.Dokunabildiğim tek gazeteye.... : )