28 Şubat 2009 Cumartesi

Uğurlama...

Sabah saatlerinde kahraman pilotlarımızı uğurladık gözyaşları içinde....Ne acı bir tabloydu o kelimelerle ifade edilemeyen..Öğle saatlerinde ise annem Edirne ye doğru yola çıktı.Şu an yaklaşık 40 dakikadır yolda.Kendisi bayram tatilinde ziyaret edemediği annesi ile babasına ziyarete gidiyor.Sanırım perşembe gününe kadar da Edirne dolaylarında olacak ki bu da evde ki bütün işin bana düşeceğini gösterir ki bu da benim hiç hoşuma gitmiyor.Ama ne yapalım bir şeyler yapacağız artık :) Annemi yolcu ettikten sonra eve gelip tabi ki yine açtım hem televizyonumu hem de bilgisayarımı.Yapacak hiç bir şeyim yok yaa...Neyse haberleri izleyeyim dedim her yerde çoğunlukla seçim haberleri dönüyor şu aralar.Herkes kendi vaatlerini söyliyor.Palavralar havalarda uçuşuyor.Annemi geçirmeye gittiğimizde bile yolda 30 kişi durdurup kendi broşürlerini şıkıştırdılar ellerimize..Ne kadar boşa ısraf işte..Neyse televizyonda da başbakanımızın seçim gezilerinden izlenimler..Sanki başbakan seçilcek bu seçimlerde..Kendisi belediye başkanlığına aday oldu da benim mi haberim olmadı bilemiyorum.Ben Kadir Topbaş tan çok onu gördüm belki de Kadir Beyi hiç görmemiş te olabilirim.Her neyse bir de Sayın Başeskioğlu'nun açıklaması vardı bir kanalda..Resmen seçim tehditleri savuruyordu ki ben çok şaşırdım.Resmen eğer işinizin görülmesini istiyorsanız hükümete yakın bir adaya oy vereceksiniz diyordu.Bugünlerde bu tür haberleri çok duyar olduk maalesef ki.Nasıl bir yol izleniyor nasıl bir anlayıştır bu anlamak zor.Ama bazı şeylerin göz göre göre yapılması doğrusu çok düşündürücü...sözde demokratik bir ülkede....

27 Şubat 2009 Cuma

Derin Acı..Ya onlar olsaydı!

Merhaba dostlar yine biraz boşladım galiba..Biliyorsunuz geçen gün acı bir haberle sarsıldık.THY nın Hollanda'nın Amsterdam kentinde düşen uçağın haberleriyle.Karşı taraftan sağlıklı haberlerin gelmemesi Türk yetkililerinin de zor durumda kalmasına neden oldu.Tabi ki yetkililerimizde de hata oldu.Bilip bilmeden yapılan erken açıklamalar sonradan doğru bilgiler geldiğinde tepkilere neden oldu.Kazanın üstünden 2 gün geçmesine rağmen bırakın ölenleri hafif yaralı kurtulanların isimleri bile yansımadı ekranlara.Hollandalı yetkililerin neden yolcuların isimlerini açıklamadıkları bir muhamma..Tabi bununla da bitmiyor..Olayın üstünden zaman geçmesiyle beraber görgü tanıkları ve kazadan sağ salim kurtulan yolcuların açıklamaları da Hollandalı yetkililerin ne kadar gevşek davrandıklarını ortaya koyuyor.Yolcuların ifadeleri ise tüyler ürperdici.Hafif sıyrıkları olan yolcuların uçağın açık yerlerinden kendilerini dışarı atmaları ve kurtarabildiklerini kendi çabalarıyla kurtarmaya çalışmaları var.Olay yerine 15 dk sonra gelen polislerin uçak patlar diye hiç uçağa yaklaşmadıkları, kendi çabalarıyla uçaktan çıkan yolcuları ise görüp buraya gelin diye uzaktan çağırdıkları ifade ediliyor.Uçağın düştügü sırada eşiyle beraber karayolu ile seyahat eden bir Türk çift ise, olayı görür görmez hemen koşmuşlar ve kurtarabildikleri kadar kişiyi kurtarmaya çalışmışlar.Tam bir can pazarı yani...Bu çiftin verdiği bilgiye göre o anlarda bu kadar az zahiyatla atlatılan kazanın kahramanı pilotumuz hala hayattaymış ve sıkıştığı yerden yardım edin diye bağırıyormuş.Bazıları ise olay yerine 40 dk sonra sağlık görevlilerin geldiği anda bile pilotların yaşadığını söylüyor.Bu yetkililer neden bu kadar pervasızca davranıyor,neden hiç bir bilgi verilmiyor Türk yetkililerine bile.Soruyorum dostlar size aynı kaza Hollanda havayollarına ait bir uçak tarafından bizim hava alanımıza yakın bir yerde düşmüş olsaydı..acaba onları davranışları nasıl olurdu?Bizim yetkililerin tutumu ne olurdu?Kesinlikle yetkilileri,bakanları mutlaka ilk iş olarak atlar gelirlerdi.Belki de olay yerine bile girip siz çekilin bu bizim uçağımız bizim insanlarımız diyebilirlerdi.Kim bilir neler olurdu!....kim bilir.....

23 Şubat 2009 Pazartesi

maviii...

Seni hep o mavi ile hatırlayacağım...Hani ilk gördüğümde de son gördüğümde de sende olan mavi.Onca yıla rağmen unutmadıklarımdan.Nasıl güzel gğnlerdi geçip giden.Ama yaşandı ve bitti,terketmak zorundaydı birileri..Kesti yaşam damarlarını ve ..Sayfalar dolusu hatıra kaldı ardından ...Bir gün o da bitti.Hayat yordu ikimizi.Onca çekilmiş sıkıntıya rağmen bir gün geldi taştı bütün sabırlar..Onca hatıra bir mum aleviyle yok oldu.Sonra kendimizi uzaklaştırmıştık birbirimizden..Zamanla başka şeyler oluşmaya başladı.Başka insanlar,başka arkadaşlar ya da bambaşka mekanlar.Hayatımız değişmeye başladı.Dün onca yıl sonra tekrar seni hatırladım.O üstündeki maviden..Almalı mıyım aynısından ? dedim..Ama alamadım belki böylesi en güzeliydi.Acıların tekrarlamaması için...Artık herşey anılarda kaldı.Sonsuza dek ..Bir mavi de buluşana dek.

21 Şubat 2009 Cumartesi

3 in 1 :( ):

Şu televizyon akışlarından nefret ediyorum.Hepsi reyting kaygısıyla bütün dizileri çakıştırmaya bayılıyor.Hele ki güzel dizilerimin olduğu cumartesi gününe denk gelirse bu öfkeden resmen çıldırıyorum.Üç diziyi de aynı anda izleyemeyeceğime göre ya birini seçicem ya üç tane televizyonu yanyana koyacağım ki zaten bu imkansız son şık ise bütün dizilerimi birden silmek..hepsinden birden vazgeçmek... belki de yapılacak en güzel şey bu olur.Hayatımızda da bazen yapmamız gereken ama hep risklerden kaçındığımız köklü bir değişiklik ne dersiniz....

20 Şubat 2009 Cuma

dünyada Türkler.. :(

Geçen gece Fatih Altaylı'nın sunduğu Teke Tek isimli programını izliyorum.Konukları ise Orhan Koloğlu idi.Biliyorum bunu yazmakta biraz geciktim bunun nedenini de hemen açıklayayım.Orda anlatılan ve buraya yazmak istediğim konu hakkında yeterli bilgim yoktu ve bunu araştırmaya karar verdim ama ne yazık ki bununla ilgili birşey bulamadım.Tabi bilgisi olanlar beni aydınlatabilir olayın detayları hakkında...Konu şunu içeriyordu işte Türk ismi ilk ne zaman kullanıldı?Asıl Türkler kimler? ve bunun gibi sorular yanıtlanmaya çalışıldı.Sayın Orhan Koloğlu sizinle bir hikaye paylaşmak isterim dedi ve anlatmaya başladı.Sanırım kendisi birçok ülkeyi ziyaret etmiş, araştırmalar yapmış ve yine böyle bir gezi sırasında ya Malta ya da Cenova'da tarihi yerleri,kalıntıları incelerken oradan biri yanına gelmiş.Aralarında bu kalıntılar hakkında bir sohbet başlamış ve kendileri Orhan Beyin bilgisine şaşırmış ya siz bunları nerden biliyorsunuz diye soru yöneltmişler.Sayın Orhan Koloğlu tabi ki bilirim ben Türküm demiş.Bunun üzerine aaa biz de Türküz diye bir cevap vermişler ve hikayelerini anlatmaya başlamışlar.Sanıyorum ki 1640'lı yıllarda o bölgede yaşayan bir genç aynı zamanda o bölgenin liderinin kızı olan güzel kıza aşık olur.İkisi de birbirini deli gibi sevmektedir ama kızın babası bunu duyunca sen ne yaptığını sanıyorsun diyerek kızını uyarır ve o gençten uzak durmasını söyler.Ama bu uyarıları gençler tarafından dikkate alınmayınca genç ülkeden uzaklaştırılır.Genç alır başını Cezayir'e gider ve orda dinini değiştirerek müslüman olur.Sonra bu genç gruplara katılır ve gemiyle ülkeleri yağmalamaya giderler tabi seçecekleri ilk ülke sevdiğinden ayrılmak zorunda olduğu ülke olacaktır ve bunu gerçekleştirirler.O sıra da tabi oranın bütün kızlarını,kadınlarını,hamileleri,çocukları esir olarak alırlar ve içinde Türklerin de olduğu grup bazı kadınlarla ilişkiye girer.Sonra bu doğan çocuklar kendilerini Türk olarak tanımlamaya başlarlar.
Ne yazık ki kötü bir olayın sonucu olan çocuklar kendilerini Türk olarak tanıtmakta ve tanımlamaktan vazgeçmemişler.Ne kadar ilginç değil mi?Pek fazla da birşey demek istemiyorum.Bu kadar ... BİTTİ.. :)

17 Şubat 2009 Salı

Gazanfer Özcan ... :(

Usta oyuncu Gazanfer Özcan'ı akşam saatlerinde kaybettik.Kendisine allahtan rahmet yakınlarına da baş sağlığı diliyoruz......Mekanı cennet olur inşallah.....

15 Şubat 2009 Pazar

Kahretsin koskoca bir metropol olmasına rağmen en küçük bir yağmurda allak bullak olan bir şehir.Güzel yanlarının dısında tabii..Bugün trafik berbattı ve hava buzzz gibiydi.Sevgili kardeşim de şu anda Çanakkale ye gitmek için uğraşıyor.Umarım en kısa sürede ulaşır.Bu arada sabahtan beri sularımız da kesik bu da cabası yanii...

14 Şubat 2009 Cumartesi

olsun...


SEVGİLİSİ OLAN, OLMAYAN...OLUPTA NE OLUYOR DİYEN...OLMASINI İSTEYEN...BEN YALNIZ İYİYİMDİYEN...SEVGİLİSİ OLSUN OLMASIN İÇİNDE SEVGİ OLAN HERKESİN SEVGİLİLER GÜNÜ KUTLU OLSUN... :)


12 Şubat 2009 Perşembe

Uykusuz...

Ben uykuyu pek sevmem bilirsiniz.Gece sabaha yakın bir saatte yatarım ve doğal olarak biraz geç kalkarım.Tabi şimdi kursum olduğu için biraz erken kalkıyorum.Ama iki gündür öyle bir uykusuzluk yaşıyorum ki sormayın gitsin.Artık saatlerin hızlıca geçmesi için dua ederken bir taraftan da çaresizliği yaşar oldum.Tabi bu uykusuzluk bende ki bir problemden kaynaklanmıyor.Ama elimden de birşey gelemiyor.İki gündür ortalıkta ruh gibi dolanıyorum.Bir de bu kadar yorgunluğa rağmen sınıf arkadaşım da bugün gelmeyince zaten uykusuzluktan düşmek üzere olan başımı kaldırıp saatlerce İngilizce konuşmaya çalıştım.Bir ara Türkçe öğrenmeye çalışan öğretmenime türkçe anlatırken buldum kendimi.Ama şunu farkettim ki bizim dilimiz gerçekten zor bir dil.Bizim için çocuk oyuncağı gibi gelen şeyleri hiç bilmeyen birine göstermek inanılmaz zor.Ben hocaya Türkçe öğreteceğim derken süreyi unutmuşuz.Zamanımız dolmuş hatta taşmış.Sonra bir hışım toparlanıp evlerimize dağıldık.Bana bugün hocanın verdiği tavsiyeleri bir gözden geçirmem gerekiyor.Belki faydası dokunabilir.Neyse dostlar bana iyi uykular...........

11 Şubat 2009 Çarşamba

DAMAR :(

Bugün hiç uyuyamadığım bir sabaha yorgun bir şekilde merhaba dedim.İnsanlar yine telaş içinde koşuşturuyolardı sabahın erken saatlerinde yollarda...Allahtan ilk duraktan binme lüksüm var da ondan dolayı oturduğum bir koltuğa baktım heyecanlı bir genç oturdu.Ellerinde poşetler yetişemeyeceğim galiba deyip durdu.Her durakta daha da azalan boş alanı şoförün "ilerleyelim lütfen arkalara doğru"sözleri iyice doldurmuştu.Herkes üstüste düşmemek için bir yerlere tutunmaya çalışırken bir taraftan da gidecekleri yere daha çacuk ulaşma telaşındaydılar yanımda oturan genç gibi.Sürekli havaya kaldırıp tutmaya çalıştığı torba ona zor anlar yaşatıyordu besbelli.Sonra dikketini çekmiş olsa gerek ki muavin dayanamayıp sordu."Kardeş hayırdır nereye gidiyorsun elindeki poşette ne?"Yanımdaki gencin verdiği cevap beni de şaşırtmıştı ki birden konuşmayı dinler vaziyette buldum kendimi.Kendisi elindeki torbada damar olduğunu söylüyordu.Nedenini anlayamadığım bir şekilde kız kardeşinin bacağındaki damar patlamış ve başka bir hastaneden ona bir damar bulmuşlar.O da kardeşine damar yetiştirmeye çalışıyormuş.Otobüsten indiğimde Taksim'de yine bir hareketlilik olduğunu farkettim.Ama gördüğüm grup ellerinde pankartları sessiz sedasız ilerliyorlardı.Sorunları da sanırım kaçak elektirk.Buna son diyolardı.Dönerken de bir kalabalık farkettim.Ama bu sefer kalabalık bayağı büyüktü.Hatta gazeteciler vardı bir sürü.Konu da yine Filistin.Bir sürü başörtülü,sakallı,şalvarlı (tam Fatih mahallelerinde ikamet eden insanlar gibi) bir sürü insan.Ellerinde Filistin bayrakları,yanlarında ise minicik çocuklar.Ben böyle işlere küçücük masumların alet edilmelerine anlam veremiyorum.Ülkemizde o kadar çok şehit veriyoruz ama bu kadar yankı bulmuyoruz.Biz gidiyoruz başka ülkeler adına bir taraflarımızı yırtıyoruz.Tamam savaş kötü birşey ve allah kimseye de yaşatmasın.Yardım edilcekse de edilir.Ama bu kadar yaygara kopartmaya hiç gerek yok.Dün akşamdı sanırım yine haberlerde tanık oldum.İstanbul üniversitesinde bir grup öğrenci hilafet geri gelsin diye gösteri yapmış, bağırmış, çağırmış...Ülkemizde afedersiniz ama ne kadar çok aptal var yaa.Yazıklar olsun yani.Bu milletin bazı kesimleri gerçekten bazı şeylerden hiç anlamıyor.Bazı kesimde tabi iyice batı kölesi olmuş.Ülkemiz dağıtılmaya çalışılıyor.Ama maalesef ki bunu anlyan yok.Başka da diyecek hiiiççç birşeyim yok.Sağlıcakla kalın.Allah bizi böyle kafasızlardan korusun.....

9 Şubat 2009 Pazartesi

KARDAN ADAM...

Demek kardan adamın saltanatı güneşi görünceye kadar hee....Peki öyle olsun...

8 Şubat 2009 Pazar

PizzA

Ne zamandır yemediğim pizzamı yiyerek tadını çıkartıyorum .... :D

6 Şubat 2009 Cuma

aLATAv!

Dün canım arkadaşımla kendisi Ankaralara gitmeden buluşup Taksim turu yaptık.Ama bizim için bayağı bir yorucu oldu.Ben kurstan çıktıktan sonra önce bir güzel karnımızı doyuduk ama belki de arkadaşım adına da ödemek isterken benim elimdeki para bana bile zor yetti :D Yemek faslının ardından tam yola koyulduk ki benim aklıma çatlak bir arkadaşın tarif ettiği ve çok ucuz olduğunu iddia ettiği bir incik,boncuk tarzı şeyler satan dükkan geldi.Hemen oraya yöneldik ve yolda fotograf çeke çeke dükkana ulaştık.Dükkan sahibi bir Yunanlı beyefendi.Kendisi çok iyi birine benziyor üstelik biz alışveriş yaparken kendisi dışarı çıkıp bekledi.Yani müşterilerine hırsız muamelesi yapıp peşinden bir dk ayrılmayan tiplerden değil.Üstelik malları da çok güzel ve ucuz.Ne bulursak aldık doğrusu...Sonra tipik gittiğimiz mekanlarda takıldık hatta hiç gitmediğimiz yerlere bile girip çıktık.Karşımıza çıkan biri dönme zamanımız geldiğini hatırlattı bize.Tam dönerken tam Tünelin orda bir kalabalık farkettik baktık ki bir grup sokak konseri

















veriyor.Sesi duyan gelmeye başladı.Biz de katıldık o kalabalığa.O kadar güzel çalıyolardı ki etkilenmemek elde değil doğrusu.Türkü tadında çok özgün bir müzik tarzı...İsteyen bu not defterine mail adreslerini bıraksın biz de etkinliklerimizden haberdar edelim diyolardı.Bir tarafta ise kendi kayıtlarının olduğu cd'leri..Tabi hemen koşup kaptık bir tane...Bu mini konserin seyircilerinin de genellikle turistler olması ilgi çekiciydi.Konseri istemeye istemeye bırakmak zorunda kalıp yürümeye devam ettik.Birara nerden geldiğini farkedemediğimiz çok hoş bir koku hissettik.Dönüp dönüp baktık nerden geliyor bu koku diye..O kokuyu biliyorduk o koku hani biz çocukken minik plastik poşetlere koyulan sıvılar vardı ya onlardandı.Sonra tekrar devam ettik ve bir yerde oturmaya karar verdik.Tabi oturmak istediğimiz kafe 5. katta olup,asansörde bozuk olunca bize biraz zahmetli geldi ama sıcak çikolatayı içerken ve muhabbet ederken tabi yorgunluğumuzu unuttuk.Tabi ilk kafeye girdiğimizde sanki ilkokul kantinindeyiz izlenimi veren o gürültülü kalabalığı da söylemeden geçemeyeceğim.Neyse hava artık karamıştı ki ordan da çıkıp eve doğru gitmeye koyulduk.Tabi otobüse binmeden önce iyi niyetlerle yaklaştığımız seyyar satıcıdan işittiğimiz laf biraz tadımızı kaçırdı ama dün bizi kimse mutsuz edemezdi herhalde.Sonra Asli ile vedalaşıp otobüse bindim.Ama otobüse bindiğimde de eve geldiğimde de yüzüm gülüyordu.Bu da iyi birşeyin olduğunun işareti.Şu an sevgili arkadaşım Ankara ya gitmek üzere yola çıkacak umarım işleri rast gider.Ben de bugünkü diksiyon dersime gitmeme kararı aldım.Evde oturup keyfime bakıyorum.Tabi dün akşamdan beri hiç durmadan ALATAV dinliyorum.Sizlere de tavsiye ediyorum.Kendinize iyi bakın dostlarrr.

4 Şubat 2009 Çarşamba

The Curious Case Of "BENJAMIN BUTTON"

Yaşlanıyoruz be.Bugün sabah kahvaltı ederken ne zamandır ağzımda kırık bir vaziyette hayatını sürdürmeye çalışan dişimin atık pes etmeye başladığının farkına vardım.Yediğim yiyeceklerin de etkisiyle sallanır hale geldi.Bugün kurs dönüşü otobüste düşündüm şimdi bir cesaretimi toplayıp bir dişçiye gitsem onu çektirsem bana zorluk çıkartmayacak ama korkup gitmezsem başka bir ögünde ağzımın içine düşecek.Şöyle bir kendimi topladım ve doğru dişçiye gittim.Dişçim sağolsun çok beyefendi,iyi biri...Kendisi muayenehanesini boyamakla meşguldü.Baştan bir antibiyotik alsan çok iyi olur dedi ama o kadar cesareti bir daha toplayamayacağımı düşünöüş olsa gerek.Koltuğa oturmamla çekmesi bir oldu.Bu iş de bitmiş oldu.Eve gelene kadar bizimkilere hiç birşey söylememiştim.Söyleyince onlar da şaşırdı.Sonra tam biraz yatayım dinleneyim derken.Bugün aldığım bir film dikkatimi çekti.Dedim ki bunu izleyeyim biraz bari nasılsa alıştım parça parça izlemeye...Filmin uzun adı başlığımızda mevcut :) Sadece Benjamin Button diyelim.Oyuncular ; bRAD pITT,cATE bLANCHETT,Julia Ormond,Jason Flemyng...
Bir izlemeye başladım bırakamadım.Filmin süresi de alışılmış filmlere nazaran biraz uzun.Film 2 saat 43 dk sürüyor.Filmin süresi gibi konusu da ilginç.Bir hayatı tersten yaşamaya başlayan bir adamın hikayesi Benjamin Button.Yaşlı doğup sonradan çocuklaşan....Ama sevdiği kızla bir noktada kesişen.Çok etkileyeci bir filmdi bence.Üstelik sanırım 13 dalda da Oscara aday.Almaması için de bence hiç bir neden yok.Film izlemeyi gerçekten çok seviyorum.Bunun tadi bir başka...Bu filmi izlemek isteyenlere duyurulur film ülkemizde 6 Şubatta gösterime girecek.

3 Şubat 2009 Salı

tek

Bugün tek başıma kaldım yaşamda da kaldığım gibi...korktum , çekindim...Ne yapacağımı bilemedim.Başlangıçta saniyeler geçmek bilmedi.Ama sonra akışına bıraktım herşeyi.Zamanla alıştım ya da alıştığımı sandım.Sonra saate baktığımda hayli bir zamanın geçtiğini farkettim.Biraz sıkıntı da çeksem sonunda mutluydum.Günü galibiyetle kapatmıştım.Ama yine de tek kalmak istemem ya bunu anladım...

1 Şubat 2009 Pazar

Yine Film...

Bugünlerde bir kaptırdım kendimi durmadan deli gibi film izliyorum.Birara öyle canım sıkıldı ki attım kendimi sokaklara...gezdim dolaştım...döndüm eve..yine vurdum kendimi filmlere...Bu arada bir baktım ki Şubat ayına da girmişiz.Zamanın su gibi aktığı günlerde kayıplarımızın en fazla olduğu dönemler olduğunu düşünüyorum.Hoşgeldin zaten kısacık geçen zamanda en kısa ay olan Şubat'a .........