29 Nisan 2009 Çarşamba

Aydınların Karanlığı..

Güzel Türkiyemin her gün başına farklı bir felaket geliyor.Daha geçen gün Bostancı'da yaşanan çatışmanın ardından bugünde Diyarbakır dolaylarında patlatılan ve 9 şehite neden olan olayları izlerken bu haberlerin ardından Bilkent Üniversitesi'ndeki canlı bomba haberi duyuldu ve yine aynı gün içinde yine bir karakola düzenelenen saldırıyla şehitlerimizin sayısı bir arttı.Ne oluyor ülkemize anlamakta zorluk çekiyorum.Bazen umutsuzluğa kapılıyorum diyorum ki bu bitmek bilmeyen bir olgu haline gelmeye başladı.Bunları durdurmak gerekli.Vatanı korumak adına canlarını feda eden gencecik insanlar.Diğer taraftan halkın meclisine girmiş kendilerini birşey sanan ve o canileri destekleyen grup.Bir de çıkıp çıkıp yüzsüzce saçma sapan açıklamalar yapıyorlar.Bu kadar alçakça davrananlara insan sıfatı bile yakıştırılamaz.Bunların yaptığı olsa olsa canilik olur.Yüzümüze gülen,elimizi sıkan ve azıcık pohpohlamayla istediklerini de yaptırtan sözüm ona dostlarımızın da aynı zamanda bize arkadan attıkları kazık.Sözler verip kendilerini zorla seçtirenler işşeri bittikten sonra yılan gibi kıvrılıyorlar o verdikleri sözler arasından.Hani sözüm ona köprüden geçene kadar ayıya dayı deme mantığı.Bütün bunlar olurken kendini "AYDIN" sanan küçük bir grupta saçma sapan sözlerle ülkemizi başka noktalara sürüklemeye çalışıyor.Siz ne kadar bu "kara" desenizde kendini inandırdığı "beyaz"dan vazgeçemiyor.Bütün algılarını kapayıp sadece görebildikleri yeri görüyorlar.Bundan bir önceki yazımda da bu rahatsızlığımı paylaşmıştım sizlerle.Hani derler yaa bir ülkeyi dışardan paylaşmaya kalkmakla uğraşmayacaksın...bir ülke en iyi içten yıkılır.Tabi devletin içinden sorunlarıyla ilgilenirken dışarıdakilerle ilgilenmesi mümkün değil.Adamlar niye savaş çıkarıp askerlerini,muhümmatlarını harcasın değil mi ama!Bir TÜRK vatandaşı olarak olaylara seyirci kalmak kötü.Ama ülkenin gidişatı hiç iyi değil.Gerçekten kesin yöntemlere ihtiyaç duyulabilir.Özellikle bu ülkeye zarar veren insanları yaşadıkları bölgelerde olan insanların ilk başta dışlaması gerekiyor ki bazı adımlar atılabilsin.Bugün böyle sanki uzman gibi bişeyleri yazmak amacında değildim.Bu sadece benim ne kadar moralimin bozulduğunun ve dolduğumun göstergesidir.Vatanı korumak uğruna herşeylerini feda edenlere allah yardım etsin.Bu ülke bu zamana kolay gelmedi.O bayrak boşuna kırmızı rengi almadı.Artık buna bir son verilmeli.

28 Nisan 2009 Salı

Uzun Bir Ara...

Evet uzun bir ara verdim kendime..nadasa çektim bir bakıma...Ama yaşam devam etti.Olaylar..sevinçler...üzüntüler....Bu ülkede olmaktan gurur duyarken korkmaya başladım.Yaşananlar o kadar kötüleşmeye başladılar ki..Yazıklar olsun diyorum düzene...Elimden birşey gelmemesinin acısından kıvranıyorum bazen.Bu ülke bazı şeyleri hak etmiyor...bunca şerefe rağmen.Aslında yazı yazmaya yarın başlayacaktım ama şu an o kadar canım sıkıldı ki elimi yazmaktan alamadım.Tek kelimeyle bu ülkeye layık olmayacak şekilde davranan insanlara YAZIKLAR OLSUN..

19 Nisan 2009 Pazar

eski dostlar

Başlığımın eski dostlar olduğuna bakmayın eğer bir dostluk olayı varsa bende o sonsuzdur.Hiç bitmeyen bir dostluk olur.Bugün ne zamandır görüşemediğim dostlarımla beraber turladık İstanbul'u.Çok özlemişiz birbirimizi..gezdik dolaştık...yedik içtik.Başım öylesine ağrıyor ki bu da bitmeyen kahkahaarımızdan olsa gerek.Ne zamandır böylesine gülmemiştim.Hatta yakınımda olanlar bilir hep bundan şikayet ediyordum hiç birşeye gülemiyorum diye.Hatta bana YESMAN i izle diyen Nadia onu izle kesin gülersin demişti.Bugün eve geldiğimde onu da izleme imkanım oldu ama hiç bir sahnesinde gülemeyince bu telkine şaşırmış oldum.Demek ki gülmem için arkadaşlarıma ihtiyacım varmış.Neyse günün yorgunluğuyla bindim otobüse.Bir baktım ki otobüsün içine sular damlıyor.Şaştım kaldım doğrusu bu günlük güneşlik havada otobüsün tavanı delikmiş gibi sular damlıyordu.Üstelik sadece bir yerden de değil.Herkes bu ne yaa sular damlıyor diye kaçışmaya başladı.Herkes oturduğu koltuklardan kalkmaya başladı.Sıkış tepiş bir otobüs tıklım tıklım..Herkes ayakta durmaya çalışıyor ve yukardan sular damlamaya devam ediyor.Tam bir komediydi.Ama hala o güzelim havada o suların nerden geldiğini anlamış değilim.İlginç bir tesadüf oldu benim için :) Arkadaşlarla gezdiğim ve keşfettiğim yerler için onlara teşekkür ederim.En yakın zamanda dostlarla buluşmak dileğiyle.....

18 Nisan 2009 Cumartesi

Beni Benimle Bırak!

İnsan isteyince herşey olur derler yaa...bende oyle olmuyor benim durumum çok isteyince olmaz durumda...Birşeyi ne kadar istediysem o kadar imkansızlaşıyor.Belki de psikolojik olarak bu düşüncelere sahip olduğumdandır.Hayatın bana vurduğu tokatlar saymakla bitmeyecek gibi..Düzene karşı gelmememe rağmen bu düzenin bana uyguladığı ambargo çok ağır.Omuzlarımda ki yük beni toprağa daha da yaklaştırıyor.Bütün gücümle silkelenmeye çalışsamda tüm yüklerimden...pılı pırtı her taraf...Kafamı kaldıramıyorum ki bulutların arasındaki asi güneşi görebileyim..içim açılsın...Yorgun bedenimin taze bir nefes alsın..ruhum canlansın..Beni benimle bırakk....Ruhum senden çok uzak yabancıyım senin cennetine.....

16 Nisan 2009 Perşembe

Hüzün

Ölüm ne kadar soğuk değil mi yaşamsa kulağa ne de hoş geliyor.Sonbaharda ve ilkbaharda geçiş mevsimlerinde kayıplar daha da çok oluyor.Düzen kendi kendini oluşturuyor.Kaybedilenler için üzülüyor insanlar doğanlar içinse seviniyorlar.Biri doğarken biri ölüyor.Hani meşhur yazı varya "her canlı ölümü tadacaktır diye" ama insana kendi başına hiç gelmeyecekmiş gibi geliyor.Üzülüyoruz kayıplardan sonra ardından tekrar dönüyoruz yaşama..unutuyoruz olup bitenleri taki başka bir kayıp görene kadar..Uzun zaman oldu herhalde hiç içimden gelmedi yazmak.Bende söylediğim gibi bir dönemden geçiyorum.Bazen sevinç bazense kederleniyorum..Bu da yaşamın bir parçası..Hüzün bu aralar benim yaşadığım şehri terketmek istemiyor...Bende açtım kapılarımı ona..Gidene kadar da gökyüzünde güneş olmayacak.

10 Nisan 2009 Cuma

Çıkarlarımızca veto...

Devlet olarak son günlerde bazı şeylere karşı çıkmamız yoksa ülkemiz artık kendini göstermeye başladı mı lakırtılarına neden olmaya başladı.NATO genel sekreterliğine karşı çıkmamız birçok liderlerin araya girip bizi ikna etme çabaları en sonunda bazı koşullar altında kabul edildi.Verilern sözlere inanan ülkemiz diğer devletlerin istediklerini yaptı.Ama bu olaydan bir hafta sonra bile geçmemişken hem avrupa birliğinden hem de Danimarka'dan çirkin olaylar duyulmaya başlandı.İlk önce Avrupa Birliği siz nasıl bizim işimize karışırsınız o zaman bizim aramızda işiniz yok dedi sonra da bu Danimarka'da ki karikatür krizi için özür beklenirken onlar tam tersini yapıp bu kopyaları çoğaltarak satmaya başladılar.Ne oldu şimdi verilen sözler...Maalesef işte böyle kullanıyorlar bizi.Şimdi Ermenistan için sınır kapısı açılsın deniyor.Azerbaycan buna karşı çıkıyor ve bunu kınıyor.Bundan dolayı da eurovision temsilcimiz Hadise ye oy verilmemesini istemişler halklarından.Biz hep kendimizden fedakarlık etmeye devam ediyoruz.Bunun tersi olduğu durumları görmek nasip olacak mı dersiniz!

6 Nisan 2009 Pazartesi

Arkan Warsa Taciz Mübah...

Herzaman dediğim gibi kafamda tek konu oluyor buraya yazmadan bir gün önce ondan sonra karşıma akıl almaz biçimde farklı konu çıkıyor ve her zaman ki gibi ben yazmam gerekenleri erteliyorum ve sonra unutuyorum.Neyse dün öğrendiğim bir haber beni çok etkiledi.Konuyu anlatan çok büyük bir profesor ve hayatının nasıl değiştigini anlattı.Türkiye'de bir okulda doçentliğe yükselmeye çalışan bir bayan çok değerli bir hocasıyla çalışırken bir gün odalarının kapısı çalar ve okulun görevlisi aynı zamanda bölüm başkanı olan değerli hocaya bir mektup geldiğini söyler ve hocayla beraber çalışan hanımefendiye doğru uzatır mektubu.Profesor hanımefendiye sen oku der.Hanımefendi mektubu açıp okumaya başlayınca şok olur.Sadece okuyan değil hocası da inanamaz orada yazanlara..Mektupta yazanlar şöyledir;
"Biz evlatlarımız okusun diye elimizden geleni yapıyoruz.Çocuklarımızı okula gönderiyoruz.Sizlere emanet ediyoruz.Ancak siz onları koruyamıyorsunuz.Hocalarınız çocuklarımıza taciz ediyor, onları tehdit ediyorlar.Şu an kızım Vakıf Gureba Hastanesi'nde psikolojik tedavi görüyor.Yazıklar olsun size...."
Bunu duyan hocalar şaşkınlıktan ne yapacaklarını şaşırıyorlar.Hemen aynı zamanda kürsü başkanı olan profesor bir kurul topluyor ve olanları bir bir anlatıyor.Ama bu tacizci kişi öyle torpilli bir kişi ki...Bütün olanlara rağmen kurul hocayı suçlu görmüyor.Biraz kendine süre tanıyan profesor belli bir zaman sonra tekrar aynı kurulu topluyor ama yine bir sonuç oluşmuyor.Bu sefer öğrencilerle tek tek konuşup isimsiz bir mektup yazmalarını istiyor.Herkes başından neler geçtiyse anlatıyor.Bir basın toplantısıyla herşeyi anlatıyorlar.Bunu yine kurula soruyorlar ancak seçilen juri bunun birşey ifade etmediğini söylüyor.Bu sefer öğrenciler Ankara ya yürüyorlar.Ama şansa bakın ki meclisten de dönüyor bu şikayetler.Bu tacizci profesor bununla da kalmayıp bayan hocayı tehdit ediyor.Bu bayan hoca da sivri diliyle birkaç şey söyleyince görürsün bak diyor seni yaşatmayacağım ve süründüreceğim.vE ne oluyor biliyor musunuz dediğini yapıyor.Hocayı Amerika ya gönderiyor.O profesorde genç yaşta ölünce onun da yerini alıyor ve olay hiç açıklanamadan tamamen kapanıyor.Ne biçim bir ülkede yaşıyoruz bilmiyorum.Haklıyjen haksız yere düşmek ne kötü.Belki o hanım için yapılan kötülük onun için çok iyi yerlere gelmesini sağladı ama haksızlıpın devamı kötü. O hanımefendi şu anda Harward University de profesör...Çok iyi işler yapmaya devam ediyor.Bu yazıyı yazmadan önce biraz araştırma yaptım da o tacizci alçak adına o kadar çok iyi şey yapılmış ki.Okullara ismi verilmiş anısına sempozyumlar düzenlenmiş.Yazıklar olsun böyle yönetime..Arkan varsa hiç korkmayacaksın efendim.Katil de olsan tacizcide..Kafası kesilerek bir gitar çantasında çöp konteynırına atılan Münevver'in de katili olan sözüm ona bir "iş adamının" yeğeni sevgilisi hala bulunamadı.Geldiğimiz son nokta bu ..................

2 Nisan 2009 Perşembe

Google saçmalığı..

Dün sabah erken saatlerde herzaman ki gibi kalkıp açtım bilgisayarımı.Google dan birşey arattıracaktım ki a harfini girmemle beraber alt tarafta bir sürü kelime belirdi.Hani önceden girdiğin, arama yaptırdığın kelimeleri sıralar ya öyle birşey değil..Örneğin a yazdığımda akbank,ankara,asfalt,adsl gibi daha önce hiç tıklamadığım kelimeler çıkmaya başladı.Yanlarında da şu ana kadar kaç kez tıklandıkları yazıyor.Mesela ;
a
ankara.........7.589.325 kez tıklanmış
adsl..............3.256.125 kez tıklanmış

gibi bir uygulama.Bu bende 2 gündür çıkıyor.Eğer böyle birşey ile karşılaşmış ve bu sorunu çözmüş olan varsa yardımlarınızı bekliyorum dostlar...Bu arada dün akşam ki maçla yine yıkıldık.Neredeyse kazanacağımız galibiyeti elimizin tersiyle ittik.Ama bazen ne yaparsanız yapın olmuyor.O top o çizgiyi geçmiyor.Ben Beşiktaş lı olmanın dışında milli takım bünyesinde bazı oyunculardan vazgeçilmesi gerektiğini düşünüyorum.Tabi ki tecrübe çok önemli ama.Eğer adam oynamıyorsa onun tecrübeli olması maçı kurtarmaz.Artık Afrika ya daha uzağız diyordu bir gazete manşetinde.Gerçekten de öyle..Bundan sonra bütün maçları kazanmamız imkansız olmasa da bir hayli zor.Bir de oynanan maçın taraftarlarına dikkat ettinizse sus pus oturuyorlardı.Sanki maç İstanbul'da değil de deplasmanda oynanıyor.Ben hayretler içinde kaldım.İnsan niye evinde oynayacağına sevinir arkasına seyircisini,taraftarını alır ama biz de tık yok.Böyle önemli karşılaşmalarda oyunu ve oyuncuyu ateşleyecek taraftarın olması gerekir.Bunun yenilgide büyük paya sahip olduğunu da düşündüğümü söylemeden geçemeyeceğim.Umarız bundan sonraki maçlar bize Afrika biletini almak için yeterli olur.

1 Nisan 2009 Çarşamba

Belediye Başkanı Adayıyım...

Dün yazımda da vurguladığım gibi hava fıstık gibiydi yaa.Ailecek kendimizi yollarda bulduk.Belki bana bunu yazdıktan sonra güleceksiniz ama ilk defa dün "metrobüse" bindim.Evet doğru duydunuz bu bir eksiklikse eksiğimi tamamlamış oldum.Ben otobüse bile gerek olmadıkça binmiyorum.Her neyse yıllar öncesinde yanlış hatırlamıyorsam Zihni Sinir Pro"c"elerinde böyle bişey vardı.Onun fikriydi bu şu an ki hükümdarın değil :) Böyle diyorum çünkü insanların çoğu metrobüs için belediye başkanlığı seçimlerinde oylarını hükümetin partisine verdiler.Şimdi kötü bir iş olduğunu söylemek yanlış olur.Sık sık gelen araçlar sayesinde bekleme derdiniz olmuyor.Üstelik içi de püfür püfür..yeni araçlarla rahat bir sefer sürüyorsunuz.Ama oy konusuna gelince her partinin olduğu gibi hükümet partisinin de kemikleşmiş bir oy potansiyeli var.Ama diğerlerine göre bir hayli fazla..Ben bu metrobüs için oy verdik diyenlere de pek inanmıyorum.O metrobüs olsa da olmasa da bu oylar onlara gidecek.Hatta dün şöyle düşündüm.Eğer bu seçimler de ben bile aday olsaydım seçilme oranım % 90'larda olurdu bu kemikleşmiş oy potansiyeli sayesinde.Genelde oylarda insanlar kişiye değil partiye oy veriyorlar çünkü..Aslında böyle düşünülmese belki de gerçekten çalışacak insanların önleri kesilmez.Bu sayede ben oturduğum yerde otururken gerçekten orada olması gerekenler orada olur.Kötü şeyler de iyiye doğru dönüşür.Gerçi ne kadar kötü şey bile yaşamış olursanız olur artık piyasaya çıkan bir ilaç sayesinde bütün kötü olaylardan,anılardan kurtulabiliyorsunuz..Atmıyorum bunu gerçekten doğru bir haber insanların başından geçen travmaları önleyen bir ilaç bulunmuş.Gerçi bu ilaç yeni bir ilaç değil üstelik yaklaşık 20 yıldır kullanılan bir kalp ilacı ama bu etkisi daha yeni keşfedilmiş.Eğer sizde kötü anılarımdan kurtulmak hayata pembe gözlük takmış gibi bakmak istiyorsanız hemen bu ilaçtan temin edebilirsiziniz.Ama herşey toz pembe olduğunda da insan mutlu olur mu bilmem.Çünkü bizi ,hayatımızda karşılaştığımız zorluklar,kötü olaylar ,acılar olgunlaştırıyor.Yaşama tecrübesi katıyor ve hayatımızı doğru bir şekilde yönlendirmemizi,şekillendirmemizi sağlıyor.Ama yine de tercih sizin.