25 Nisan 2010 Pazar

;)

twitter dan sonra galiba dusunceleri kısalttım ama bu tek kelimeyle "MUCİZE" ;)

22 Nisan 2010 Perşembe

pes...

artık pes ettim ve artık bu hayattan hiçbir şey istemiyorum................

20 Nisan 2010 Salı

u should know..

içim ilk defa kpır kıpır..yarını bırak 1 dakika sonrasını bile duşünmek istemiyorum..pozitif enerji bu olsa gerek..bazen kafamı kurcalayan karışıklıklar olsa da bugun benim için iyi geçmeli..bu motivasyon super oldu..alt tarafta bişeyleri kurcalarken bunu daha iyi anladım yapılmamsı gerek nherşeyi bile yapacak durumdayım..u should know.. ;)

18 Nisan 2010 Pazar

gaz lambası*

düşüncelerimi gerçekleştirmek için çıktım bu yola..her zorluga göğüs germeye çalışıyorum..yüküm gittikçe ağırlaşıyor..ama artık yolunda ilerlediğim ışığı zar zor görmeye başladım..bir de yoldan çıkmaya ..bir enerji gerekiyor tekrar yola dönmek için..yardımcı bir ışık bir gaz lambası belki de..önümü tekrar ve daha rahat daha kuvvetli görmek için....

17 Nisan 2010 Cumartesi

Neden?

oyle bir an gelir ki..kalbin kıpır kıpır..birşeyler yapmak istersin ama elinden hiçbir şey gelmez.kudurursun oturdugun yerde..ne acı ki ne kadar uğraşsan da bir sonuç elde edemeyince bir de üzüntü gelir oturur midenin üst köşesine..diğerleri gibi..zamanla sayıları artar..sonuç ise yine bir hiç olacaktır..

14 Nisan 2010 Çarşamba

karamsar..

son günlerde yine eski halime geri döndüm..döndüm ki yine kagıda kaleme ihtiyaç duydum ve tabi kii tuşlara...bir ara kıpır kıpırdı içim mevsim kış olmasına rağmen..sırtımda ki ağır yuke ragmen.tam hafiflemişken çaldı kapımı yine umutsuzluk tam da bir bahar sabahında..belki de hafiflik geldi bana agır belki de şımarıklıktan..herşey varken mutlu olunmuyormuş..belki de hala bir yerlerde yarım bişeyler vardır..şu anda yaptıgını sandıgı komikliklere karşı mecburen güldügüm bir insan tablosu duruyor karşımda..bazen zıplıyor bazen birşeyler fırlatıyor..ama üstünlük bütün şamatayı da kaldırıyor..ne kadar zordur bir insana karşı yapmacık olmak öyle davranmaya çalısmak..bazen kaslar kasılır başa agrılar girer..herkes kendi bildigini okumak ister..şartlar ne olursa olsun..neyse dostlar geri dönmek iyi mi kötü mü bilmem ama içimdekilerden birazını boşaltmak iyi geldi be ;)

9 Nisan 2010 Cuma

söyle....

duyguları harflerle sınırlamak mumkun mü*

8 Ekim 2009 Perşembe

insanlık işte...

İnsan işte istekleri biter mi hiç! doyumsuz...Aklımızdan neler neler geçiririz... neler arzu ederiz...olması için dualar ederiz.Bazen her şeyden ödün veririz.Olması için deli gibi çalışır didiniriz..bazen de bir boşvermişlik gelir olmasını deli gibi istediğimiz halde bir çaba sarfetmeyiz ama yine de olsun isteriz.Peki buna değer mi?Aslında değer değmesine de...sonuç?O kadar uğraşa değdi mi?İnsanlık doyumsuz varlık yine yetinmez.Daha fazlasını ister ya da bambaşkasını.Bütün çaba olana kadar sonrası boşluk ve yeni uğraşlar...Bu böyle devam eder gider...Bu da insanın yapısından kaynaklanıyor işte yapılacak pek bişey yok.Maymun iştahlılara diyelim bari....:)

25 Eylül 2009 Cuma

En çok ziyaret edilen siteler arasında yer alan "myspace" de yasaklılar listesine eklenmiş hayırlı uğurlu olsun.Bu nasıl bir zihniyettir anlayamadım gitti.Yazıklar olsun işte bu kadar demokratik ve özgür bir ülkede yaşıyoruz.

6 Eylül 2009 Pazar

TATİL DE UMUTLAR DA SONA ERDİ GALİBA...

Tatilim bitti artık dostlar.Geriye bir hüzün kaldı.Vedaları hiç sevmem ama yaşamak zorunda kaldığım zamanlar oldu.Vazgeçmek arkanı dönüp çekip gitmek zor.Uzak olduğum sürece duygularımı hep içime attım dökemedim sayfalara yavaş yavaş burdan aktarmaya çalışacağım sizlere..En sonunda evim gibi bilgisayarıma ve klavyeme de kavuştum.Bakalım şimdi neler olacak bizleri neler bekliyor zamanla karşımıza çıkacak.Herkesi sevmek istiyorum bütün çaresizliğime,bıkkınlığıma,umutsuzluğuma aldırış etmeden...bir gülücük atmak istiyorum hayatla dalga geçer gibi daima :)

27 Mayıs 2009 Çarşamba

Yasak Aşk Kurbanı Küçük Muhammed...

Ne zamandan beri bir televizyon kanalındaki sabah programını takip ediyorum.Hani evden kaçanlar , cinayete kurban gidenlerin işlendiği programlardan.Yaklaşık 1 aydır kayıp bir çocuk gündemdeydi.Sinoplu olan daha sonra Çorlu ya gelmiş olan bir aile..Ailenin 2 çocuğundan biri olan 6 yaşındaki Muhammed 45 gündür kayıp ve babaannenin ısrarıyla tv programına başvurmuşlar.Ama bu aile diğer ailelerden biraz farklıydı özellikle de anne ve baba.Oğulları kaybolmuş olan anne baba sanki hiç birşey olmamış gibi keyiflerine bakıyorlardı.Kendilerine tahsis edilen otellerde kalıyor,aralarında kendilerine verilen kameralı cep telefonu alma yarışı yapıyor,motorsiklete atlayıp şehir turları yapıyorlardı.Annenin her gün attığı yalanlar da şüpheleri üstlerine çekmişti.Sonra gizli tanıklar ve komşuların ifadeleri çocuğun evlat verildiğini işaret ediyordu.Ama bugün gelen haber bütün bunların hedef şaşırtma olduğunu gösterdi.Çocuk evlerinin çok yakınlarında bir buğday tarlasında çürümüş halde bulunmuştu.Sadece kemikleri kalan cesedi tarlasını ilaçlamaya gelen tarla sahibi bulmuş ve yetkililere haber vermişti.Emniyet cesedin teşhisi için aileyi çağırmış aile de o cesedin kendi çocuklarına ait olduğunu söyledi geriye bu işi kimin yaptığını bulmak kaldı.Akşam üstü okuduğum haberlerde bunun nedenini söylüyordu.Habere göre anne biriyle yasak aşk yaşıyordu ve bunu oğlu görünce muhammed'i dövmeye başladılar.Muhammed de o sırada düşüp kafasını çarptı ve öldü.Çocuğun öldüğünü anlayan anne ve yasak aşkı evlerinde buluştukları komşu çocuklarıyla birlikte cesedi yakınlardaki tarlaya attılar.Şimdilik haberler bu kadar.Sorgular sürüyor..Türkiye'de işler iyice çığrından çıktı.Böyle sorumsuz aileler nelerine güvenerek çocuk yapıyorlar anlamıyorum.Sonuçta olan çocuklara oluyor.Yabancı devletlere boşuna gelişmiş ülkeler demiyoruz.Adamlar kendi ülkelerinde bu yaşansa hemen alırlardı onların elinden çocuklarını.Bu şekilde büyüyen çocukların geleceğinden ne beklenir ki.Ülkemizi kimlere emanet edeceğiz ya.Böyle sorunlu yetişen çocuklara mı?Yazık değil mi bu çocuklara da.Daha fotoğrafı bile olmayan, herkesin dışladığı,dövdüğü bir çocuk daha hiç hayatı yaşayamadan öldü gitti.Buna birilerinin dur demesi lazım.

26 Mayıs 2009 Salı

Pilav Günü mü?

Selam dostlar bu satırları klavyemde yazarken ne kadar yorgun olduğumu anlatamam.Sanırım bende girpliler kervanına katılıyorum.Üstelik sınavıma 1 hafta kala..Ben maşallah diyeyim kolay kolay grip olan biri değilimdir neredeyse 6-7 yılda bir grip olurum.Ama başladı mı da 10 günü geçer.Öksürmeyi bilmem mesela arkadaşlar öksürmeye kalktığımda hep benimle dalga geçerler.Neyse bugün Nişantaşı taraflarındaydım.Hava güzel sıcak ve hafif rüzgarlı.Sabah saatlerinde görülen basık hava kendini biraz toparlamış.Nişantaşı'nda yürüyüş yaparken bir okulun afişi dikkatimi çekti.Hani tipik okullarda özellikle liselerde olur ya pilav günleri..makarna günleri..zart zurt günleri..Tabi ki kimse oraya aa pilav günü varmış haydi toplanıp karnımızı doyuralım telaşı yoktur.Amaç biraraya gelip eski dostları görmek..muhabbet etmek(dedikoduyu unutmayalım!) iyi vakit geçirmektir.Genellikle yaz aylarına denk gelen bu eski mezunlar toplantısında pilav gibi yiyeceklerin tüketilmesi de aslında çok ferahlatmaz insanı.Ama bu bir klasiktir böyle gelmiş böyle devam edecektir......derkeeennn bugün farklı bir bakış açısı görmüş oldum.Belki de uygulanan ama benim yeni keşfettiğim birşeydi.Ne miydi bu farklı uygulama*?Dondurma Günüü...Eski mezunlar derneğinin organizasyonuyla tüm öğrencilerimiz ve mezunlarımız dondurma gününe davetlidir.Bu sıcakta daha ferahlatıcı birşey de olamaz zaten.Akıl edenleri kutluyor benim gibi ağzı sulananlar da doğrudan dondurmacılara koşuyor...

25 Mayıs 2009 Pazartesi

İkaz

Dün çok isteyerek birşey yaptım daha doğrusu istedim.Sonra başladım oturup beklemeye..Bir evet ya da sessizlikti olabilecek cevaplar..Bütün gün onlarca kez kontrol ettim ileti kutumu.Her seferinde heyecanla başlayan hevesim hüzünle son buldu.Bir türlü o cevap gelmiyordu.Tamam dedim sanırım olmayacak.Ben de bazı isteklerimden vazgeçmek zorunda kalacağım.O sırada her zaman rutin olarak yaptığım gibi Facebook sayfamı açtım.Her dönem daha da zorlaştırılan menüsüne rağmen girmekten vazgeçmiyorum.Sonuna kadar devam..Ama artık eskiden olduğu gibi orada olanlar bana é-posta ile iletilmiyor buna kırılıyorum ama neyse :)Sağ tarafta tanıyabileceğin arkadaşlar bölümünde ne zamandır görmediğim bir hocamla karşılaştım.Onun oraya üye olması benim için çok şaşırtıcıydı.Kendisinin profil resmine odaklanıp öylece kaldım.Sonra kendisini daha yakından görmek için hemen profilini ziyaret ettim.Özellikle profil resminde koptum doğrusu.Şaka gibiydi resmen.Kendisi çok iyi ve sessiz kendi halinde biri ve okul zamanında başından tatsız olaylar geçmiş..bu süre içerisinde birkaç arkadaşla beraber yanında olduğumuzu ona göstermek için konuşmaya gitmiştik.Olan olayların ayrıntısını vermesek de pek iyi şeyler değildi.Bazı öğrencilerin bayağı bir sınırı geçme durumu sergilediklerine tanık olmuştuk.Bu durumda haklı olan tarafta durmamız gerekiyordu herşeye rağmen ve öyle yaptık.Bunun üzerine kendisi çok sevinmiş ve eğer böyle bir durum yaşanacak olursa bu öğrencilere karşı kendisini uyarmamızı rica etti.Bizde bunu seve seve kabul etmiştik gerçi öyle bir durumda bir daha yaşanmamıştı.Kendisiyle bir gün minibüste karşılaşmıştık.Hani minibüslerin en arka 5'lileri olur ya.. tam ortada kendisi sağ tarafında da arkadaşımla ben oturuyordum.Hava kararmış... saat ilerlemişti.Kendisi çok yorgun olsa gerek öylece derin bir uykuya dalmıştı.Her zaman indiği durak çoktan geride kalmış...hatta bizim ineceğimiz duraklar gelmiş..bizde o koltukların koruma demirlerinin altından geçerek arabadan inebilmiştik.Neden uyandırmadık ya da ikaz etmedik ineceği durak için şu gün itibariyle bile bilmiyoruz.Ama o fotoğrafta yine eski anılar canlanmış oldu....

24 Mayıs 2009 Pazar

..........

Tertemizdi sanki dünya

gözlerimi açtığım anda

Hiç düşünmeden inandım

masal tadında yarınlara

Yalanlar ortasında kaldı tüm çocukluk anılarım

Çizgi romanların dışında bir kahraman bulamadım

Toz pembe olmasaydı keşke tüm rüyalarım

Hep sorular sordum ama cevaplarını alamadım

Hep yalan söylenmiş hep yalan

Kavuşamadı hiç ayrılanlar, masallar gerçek olmadı

Aşık oldugum sokaklarda kimseler konuşmadı

Ama şehir hiç susmadı hep ağladı hep ağladı…

Son bir umut verse biri

Ve güzel olacak bir gün herşey dese

Ben inanirim belki de bu yalana

Ben de alışırım gözlerimi kapamaya
Bir yol görünse uzaklarda ışıklar altında son bulan

Melekler alsa beni götürse karanlığa teslim olmadan

İşkence gördü asfaltlar, çatlaklarına kan doldu

Yıkıntılar arasında kaç çocuğun hayalleri kayboldu?

İnsan neden kendini unuttu neden kendinden oldu?

Hangi yolda kaç kişi bir hiç uğruna canından oldu?

Hep yalan söylenmiş hep yalan

Ayrılanlar hiç kavuşmadı, dinlediğim masallar hiç gerçek olmadı

Kimse sandığım kadar masum kalmadı, savaş durmadı ölüm azalmadı.





mNg

23 Mayıs 2009 Cumartesi

Pascal Bizi Discoya Götür...


Dün akşam televizyonu izlerken eski bir yüzü gördüm ekranlarda.Pascal Nouma..Bir Beşiktaşlı olarak kendisini çok severim her Beşiktaşlı gibi..Yaptığı herşey olay olmuş..tam bir Beşiktaşlı tabir-i caizse.Kendisi 2000 yılında Beşiktaş'a gelmiş ve aynı sezonun sonunda ayrılmıştı.Ama Beşiktaş taraftarı onu unutmadı.Tekrar tercih edilen futbolcu 2002'de yine takımdaydı.Takımın başarısında da büyük rol oynadı.Şimdi burada değil..uzaklarda reklam müziğinde de belirtildiği gibi.Ama ne biz onu unuttuk ne de o bizi.Reklam filminde Türkçe konuşan Nouma ülkemi çok özledim deyip gözünden yaş akıttığında benim de sağ gözümden bir damla yaş aktı.Gerçek Beşiktaşlılık bu olsa gerek.Kendisinin bütün bağımlılığına rağmen bir hareketle ona olan bakışların değişmesi beni her zaman rahatsız etmişti.Beşiktaş'a cidden böyle Beşiktaş ruhu taşıyacak adamlar lazım.Biz seni unutmadık Pascal.Hala bize disco sözün var... ;)